27 Kasım 2009 Cuma

NEREDE O ESKİ BAYRAMLAR!!

  "Nerede o eski bayramlar" denir ya hep "ununu elemiş, eleğini asmışlar" tarfından. Bilenler anlatsada dinlesek. Bu kadar özlem duydukları o "eski bayramlar"da ne yaparlardı acep? Nedir eski bayramları bu kadar çekici yapan onlar için. Aile kavramının, bağlarının, insanlık ilişkilerinin daha kuvvetli olduğu günlerin özlemiylemi kavruluyor yürekleri,, Yoksa günümüzün yapmacıklığına, aldatıcılığına, değersizliğine mi isyan ediyorlar düşük frekanslı çığlıklarla. Akan zamanla birlikte derinleşiyor yalnızlıklarda. Geliştikçe teknoloji saf dışı bırakıyor eskileri. Daha da belirginleşiyor tendeki kırışıklıklar, her kırışıklık ve uzun uzun hatıralar.
  Haksızlarmı peki? Kesinlikle hayır. Farkında olmadan yalnızlaşıyoruz. Evrimi tersine yaşıyoruz artık. Susuyoruz, konuşmuyoruz pek fazla, daha çok yazışıyoruz!! Basit bir otobüs biletini  bile kıçımızı* koltuktan kaldırmadan almaya çalışıyoruz. Eksik diyaloglar, yoğun iş temposu içinde sevdiklerimize, sevenlerimize ayırmadığımız, ayıramadığımız vakit. Hayal meyal hatırlıyorum aslında çocukluğumdaki bayramları. Bi kalabalık olurduk, farklı bi hava olurdu her yerde. Herkes neşeli, en güzel elbiselerini seçmiş, öpüşüp dururdu. Şekerler, çikolatalar en ilgimi çeken tarafıydı bu ritüelin elbette, yaşımın gerektirdiği üzere. Tabi o zamanlar pek bi anlam veremezdim bu olaya. Eee noluyo yani böyle olunca durumlarındaydım. İşte o "bayram"mış meğer! Hani şu eskilerin bahsettiği var ya, ondan!!
  Şimdiki bayramlar da güzel ama!!. Evinde yada bi eğlence yerinde. Açıyosun televizyonu yada canlı canlı karşında; bir sanatçı!! erkekten dönme :S,, Ooooh, sefam olsun, vur patlasın çal oynasın, espriler bel altı,,
  Dejenereliğin limitinde bir bayram, bu sensin Türk halkı,,
  **O eski bayramlar nerede? bilmiyorum ama HERKESE İYİ BAYRAMLAR,,

26 Kasım 2009 Perşembe

Kelebek ve Dalgıç

  Bugün artık tüm varlığımın küçük ıskalamalardan oluştuğunu hissediyorum. Sevmeyi bilemediğim kadınlar, hissedemediğim fırsatlar, kaçıp gitmesine izin verdiğim mutluluk anları..
  Sonucunu önceden bildiğim ama kazananı seçemediğim bir yarış..
  Kör yada sağırmıyım yada gerçek doğamı bulmam için bir felaketin ışığımı gerekiyor?,,

25 Kasım 2009 Çarşamba

İKİLEM

Kalp = Etme müdahale hayatıma. Bıraktım yokuştan aşağıya, yumdum gözlerimi, sığındım ilah'a. Dokunma, sensizlikle yaptığı savaştan yenik çıkmış ruhuma. Göremiyorum artık kendimi, baktığım aynalarda. sol yanım sancılarda. Senle geçirdiğim zamanın özlemiyle dalmak uykuya ve uyanmak sensiz bir sabaha.

Mantık = Kaç kere düştün sen ve sonra kalktın yardımsız, düşünsene. Düşünsene, yalnızca bir hayal kırıklığı daha. Ne kadar acıtabilir ki? Gözünden akan üç-beş damla yaş daha!!

Kalp = Karanlığın alacasında, okyanus ortasında girdapta. Hangi bahane avutur bilmiyorum, bahanemde yok aslında. Gömesim var kafamı kuma. Geri kalan umrumda değil, ister yakıla, ister yıkıla. Biçare dilimde onun ismi hapsola,,

Mantık = Hadii yapma. Güçlüsün sen, gelebilirsin üstesinden. Aralık, ocak, şubat, mart. Karıncalar mutlu yuvasında, sende çekil kabuğuna. Ayar çek duygularına. Ders al, sonuca var. En başında istemiyordun, hatırlasana. Her defasında gittin gittin geri döndün. Planların vardı, hani bu aşk olmazdı? Bak olmadı da. değdimi yıprandığına, nasıl hesap vereceksin onun heyecanıyla ürettiğin o kadar kan'a.  Sözün vardı kendine, uygulamadın. Aklını devre dışı bıraktın. Hislerini seçtin, uslanmazsın sen, işte yine diplerdesin..

Herneyse.. Gelebilirsin üstesinden. Sil şimdi o ismi zihninden.  Hayatına bak, KARANLIĞI AYDINLAT,,,
LIGHT UP THE DARKNESS,,,

23 Kasım 2009 Pazartesi

GİRİŞ GELİŞME SONUÇ

Ayırsam hayatı parçalara, hangi bölümü uyardı. Girişten çok uzağım artık, geriye kalan 2 seçenek içinse kesin bir yargı mümkün değil. Yaşamsal evreler darmadağın günümüzde. Anlamıyoruz ve birşeyler sürekli değişiyor, içinden çıkılmaz bir hal alıyor zaman.
Ruhum bedene sığmıyor. Siyanürle altın aranmasına karşı çıkasım geliyor birden, kutuplardaki buzulların erimesiyle savaşsammı diyorum. Bırak kendi sorunlarını baksana koskoca gezegenin bile ne sorunları varken senin yaptığında işmi diyecek gibi oluyorum bazen. Artık insan gibi grip bile olunamayan bir çağda yaşıyoruz. belkide bir güç ti ye alıyor insanlığından varzgeçmişleri, unutmuşları. Al sana diyor; al sana domuz gribi, al sana kuş gribi. Madem unuttun insanlığını, vasıflarını sana bu müstahaktır diyor. İrkiliyorum!!
Görünmeyen bir savaşın içinde buluyorum kendimi. Madde, Duygu ile muharebe etmekte. Tüm dünya izliyor adeta. kimileri safını dünden belirlemiş. Birde kararsızlar var, iki arada bir derede. Onların yanına gidiyorum. Hayır hayır yanlış anladınız. Kararsız olduğum için değil. Onları kendi safıma çekmek amacıyla gidiyorum. Görüyorum ki bu hiç kolay değil. Toplum dinamiklerini belirlemiş. Ya maddesin ya maddeci. Çevreden onlarca akıl karıştıran çatlak ses. Ahlaki kurallara aykırı yapım ve yaptırımlar ama hey ahlak kimin umrundaki artık.
Bir başlangıç yaptık ve bu bizim girişimizdi, yeteri kadar geliştik sanırım sonuca yaklaşıyoruz. Bir gezegen ve üzerinde yaşayan milyarlarca insanın hazin sonu. Duygularından arın, insanlığını, kişiliğini yitir, aşkını sevgini yitir, sevgilini yitir ama paranı asla.